Türk Kahvesi öncesinde kahve hakkında genel bir tanımlamadan bahsetmek gerekir. Kahve, kökeni Afrika olarak bilinen Coffea isimli ağacın meyve çekirdeğidir. Bu çekirdekler, çeşitli yöntemlerle meyveden ayrılır. Kavurulup öğütülür ve bölgeden bölgeye fark eden demleme şekilleriyle sıcak bir içecek olarak servis edilir. Kökeni her ne kadar Afrika olsa da kullanımının ilk olarak Güney Arabistan’da gerçekleştiği bilinmektedir.
Avrupa’ya taşınması 17. yüzyılda gerçekleşmiştir. Kısa sürede Avrupa kıtasına yayılan kahvenin Amerika ve Asya kıtalarına ulaşması çok uzun sürmemiştir. Günümüzde Brezilya ve Kolombiya gibi tropikal iklime sahip ülkelerde tarımı ciddi bir geçim kaynağıdır.
Kahve, kökeni Afrika olarak bilinen Coffea isimli ağacın meyve çekirdeğidir. Bu çekirdekler, çeşitli yöntemlerle meyveden ayrılır. Kavurulup öğütülür ve bölgeden bölgeye fark eden demleme şekilleriyle sıcak bir içecek olarak servis edilir. Kökeni her ne kadar Afrika olsa da kullanımının ilk olarak Güney Arabistan’da gerçekleştiği bilinmektedir.
Avrupa’ya taşınması 17. yüzyılda gerçekleşmiştir. Kısa sürede Avrupa kıtasına yayılan kahvenin Amerika ve Asya kıtalarına ulaşması çok uzun sürmemiştir. Günümüzde Brezilya ve Kolombiya gibi tropikal iklime sahip ülkelerde tarımı ciddi bir geçim kaynağıdır.
İki çekirdekli kırmızı renkli bir meyve ve beyaz renkli çiçeklere sahip olan kahve ağacı, dikiminden itibaren yaklaşık 3 yıl içerisinde meyve vermeye başlar. Ömrü boyunca 30-40 yıllık süreçte kesintisiz olarak meyve verir. Herhangi bir müdahale olmasa 10 metreye kadar uzayabilir. Ancak meyvelerinin daha kolay toplanması adına 5 metre civarında iken budanma işlemi görür.
Kahve ağaçları tropikal iklimde yetişir. Ortalama sıcaklığın 20-22 derece arasında olduğu ve don olayının görülmediği ekvator ülkelerinde verimli olur. Ani sıcaklık değişikliklerinde yaşamını sürdüremez. Pek çok türü olmasına rağmen yalnızca Coffea Arabica ve Coffea Robusta adındaki türlerinin tarımı yapılır.
Tüm dünyadaki kahve tüketiminin neredeyse %70’ini meydana getiren ve en çok bilinen kahve türüdür. Oldukça yumuşak bir aromaya sahiptir. Tadında karamel ve çikolatayı barındırmaktadır. Arabica çekirdeklerinin sevilmesindeki temel sebep belki de bu hafif tad nedeniyledir.
Robusta çekirdeklerine göre boyut olarak biraz daha büyüktür. Açık kahverengi rengiyle oval bir şekle sahiptir. Ortalama bir fincan Arabica kahvesi 200 miligram kafein içerir. En popüler çeşitleri
olarak sıralanabilir.
Dünya kahve üretiminin yaklaşık olarak üçte birlik kısmını karşılar. Arabica’ya göre daha düşük rakımda yetişir. Üretimi de Arabica’dan daha kolaydır. Öyle ki maliyeti de düşüktür. Çünkü hem daha çok meyve veren bir türdür hem de toplanması kolaydır. Kremasının da fazla oluşu sebebiyle espresso karışımlarında daha çok kullanılır.
Arabica ile Robusta arasındaki farkları başka bir makalede inceleyeceğiz.
Kahvenin geçmişine dair kanıtlanmış bir bilgi yoktur. Rivayetten öteye geçemeyen bu bilgiler arasında en çok kabul göreni Etiyopyalı bir keçi çobanı hakkındadır. Bu keçi çobanı, bilinmeyen bu bitkiden hayvanlarının yediğini ve keçilerin çok enerjik olduğunu fark eder. Bu duruma şaşırarak kendisinin de bu meyvelerden yediği ve aynı etkileri gösterdiği rivayet edilir.
Daha sonra bu bitkiyi toplayarak bölgenin ünlü bir din adamına götürmüşler. Şazili isimli bu derviş de aynı semptomları görmüş. Kafeinin bu etkisi böylelikle insanoğlu tarafından keşfedilmiş oldu. Önceleri çekirdekler un haline getirilip ekmeklere karıştırılmış, sonralarında ise kaynatılarak içilmiştir. Şayet gerçek ise dünya tarihinin kahve efsanesi böyle başlamıştır.
Kahve bu ünüyle birlikte çok kısa sürede Arap Yarımadasına ulaştı. 14. yüzyılda bambaşka bir keşif gerçekleşti. Kahve çekirdeklerini ateşte kavurduktan sonra ezmeye başladılar. Ve böylece kahvenin işlenme hikayesi de başlamış oldu. Akabinde 1470li yıllarda Aden’e, 1510’larda Kahire’ye ve hemen hemen aynı tarihlerde de Mekke’ye ünü yayıldı.
1520-1566 yılları arasında Yemen Valisi olarak görev yapan Özdemir Paşa, Yemen’deki alışkanlığını İstanbul’a getirmiştir. Çok büyük ilgi gören kahve, saray görevlileri arasında “kahvecibaşı” olarak adlandırılan bir meslek oluşmasına neden oldu. Üst düzey devlet görevlilerinin kahvesini hazırlayan bu kişiler sadık ve sır tutabilen kişiler arasından seçilirdi.
Saraydan konaklara, oradan da evlere girmeye başlayan kahve, İstanbul’u adeta sardı. Çekirdekler tavalarda kavurulup, dibeklerde dövüldükten sonra cezvelerle pişirilerek servis ediliyordu.
1544 yılında bir işletme olarak ilk kez açılmıştır. İki Suriyeli Arap, kahvehane işletmeye başlamıştır. O dönemlerde kahvenin fayda ya da zararlarına ilişkin farklı şeyhülislam fetvaları vardı. Ancak Bostanzade Mehmet Efendi, kahvenin haram olmadığına dair fetva yayımlamıştır.
Ticaretle uğraşan Venedikli tacirler, hayran kaldıkları kahveyi Venedik’e taşıdılar. Tahminen 1615 yılında Avrupa ülkeleri de kahve ile tanışmış oldu. 1645 yılında İtalya’nın ilk kahvecisi açıldı. Paris 1643, Londra ise 1651 yılında kahveyle tanışmıştır.
Türk Kahvesi, sanılanın aksine bir kahve çekirdeği türü değildir. İlk kez Türkler tarafından uygulanan bir pişirme yöntemi nedeniyle bu ismi almıştır. Birçok kahve türünün tadını birbirine benzetmek mümkündür. Ancak Türk kahvesinin kendine özgü bir tadı vardır. Yine pişirilme tekniğiyle ilgili olarak, köpüğü Türk kahvesini daha da ayrıcalıklı hale getirmiştir.
Osmanlı döneminde, Yemen valisi olarak görev yapan Özdemir Paşa’nın kahveyi İstanbul’a getirdiğinden bahsetmiştik. İstanbul’da yöntem değişikliğine gidilerek, kahve cezvelerde pişirilmeye başlanmıştır. Tahtakale’de ilk ticari işletmenin de açılmasıyla tüm şehirde kahvehaneler yaygınlaşır. İstanbul’un önemli ticaret limanlarından biri olması nedeniyle, gelen tüccarlar tarafından da fark edilmiştir. Önce Avrupa ve sonra da tüm dünyada hızlıca yaygınlaşmıştır.
Türk kahvesi nasıl pişirilir sorusunu yanıtlamadan önce, gerek malzeme gerekse de kullanılan ekipmanlar hakkında bilgi vermek daha doğru olacaktır.
Acı ve ekşimsi bir tad vermesi sebebiyle Rio Minas isimli Brezilya menşeili çekirdek uzun yıllardır ülkemizde kullanılmaya devam etmektedir. Yapısındaki iyot sebebiyle açıklanan bu durum, geleneksel lezzetin belki de en büyük sebebi olmuştur. Osmanlı döneminde ise Etiyopya çekirdekleri kullanılmıştır. Menşeine göre lezzet farklılıklarını sıralamak gerekirse;
Kahve pişirmek için günümüzde her ne kadar elektrikli cezveler kullanılıyor olsa da bakır cezve kullanmak tam bir gurme işidir. Bununla birlikte çelik kahve cezvesi kullanımı da yaygındır. Yine de bakır kahve cezvesi lezzetini yakalamanız mümkün değildir.
Su seçiminde yapılan en temel hata musluk suyu kullanımıdır. Lezzetli bir kahve pişirmek için arıtılmış su ya da şişelerde satılan sulardan kullanmak gerekir. Tercih edilecek suyun soğuk olması köpük oranını artıracaktır. Oda sıcaklığı yeterli bir seviyedir.
Sade kahve yapımındaki tekniğe ek olarak 1 çay kaşığı şeker ilavesi doğru bir tercih olacaktır. Bu yöntemle orta şekerli Türk Kahvesi yapmış olursunuz. Şekerli kahve için ise 2 çay kaşığı kullanabilirsiniz. Özetlemek gerekirse, şeker kullanım seviyeniz, kahvenize ekleyeceğiniz şeker miktarını belirleyebilir. Tamamen tercih meselesidir.
Biraz önce köpüklü bir Türk Kahvesi için suyun sıcaklığının önemli olduğunu belirtmiştik. Bol köpüklü kahve yapmak için buzdolabından çıkarılmış çok soğuk su kullanmak gerekir. Oda sıcaklığında bekletilmiş su kullanırsanız ancak yüzeysel bir köpük elde edebilirsiniz.
Standart olarak 1 fincan kahvede ortalama 70 gr kahve bulunmaktadır. Şeker kullanılmadığını varsayacak olursak 7 kcal kalori içermektedir. Aynı şekilde hazırlanmış şekerli kahve 42 kcal iken, 205 gr’lık 1 fincan sütlü kahve 71 kcal’dir. Başka bir yazıda ayrıca değineceğimiz dibek kahvesi ise 76 kcal enerji muhteva eder.
Her gıda gibi Türk kahvesinin de belirli bir ölçüde tüketilmesi gerekmektedir. Günlük olarak 2 fincan içilmesinde bir sakınca görülmediği uzmanlarca bildirilmektedir. Düzenli tüketimi halinde,
Sabahları uyandıktan bir süre sonra kahve tüketilmesi metabolizmanızın hızlanmasını sağlayacaktır. Akabinde de tokluk hissi verecektir. Aç karnına kahve içersek ne olur diye sorulacak olursa kalp atışınızın hızlanacağını söyleyebiliriz. British Journal of Nutrition 2020 Haziran ayında yaptığı bir araştırmada, sabahları aç karnına kahve içmenin zararlı olabileceğini açıklamıştır.
Türk Kahvesi kaç kalori diye sorulduğunda bu durum Sade Türk Kahvesi, Orta Türk Kahvesi, Şekerli Türk Kahvesi çeşidine göre değişiklik gösterecektir.
Standart bir kahve fincanı Türk Kahvesi 7 kcal kalori içermektedir. Herhangi bir şeker eklenmediğinde oldukça düşük kalori oranına sahip olduğu görülmektedir. Sade Türk Kahvesi yağ yakar mı sorusuna diyetisyenlerce olumlu cevap verilmektedir.
Bir porsiyon Orta Türk Kahvesinde; 2,38 gr karbonhidrat, 0,34 gr protein ve 0,42 gr yağ bulunmaktadır. Bu da 17 kcal değerine sahiptir.
1 porsiyon Türk Kahvesinin 65 mg kafein içermektedir. O halde kaferin ne kadar alınmalı diye düşünecek olursak, bu miktarın günde 300 mg seviyesini geçmemesi gerektiğini bilmemiz gerekir. Aksi takdirde kafeine karşı duyarlılık seviyemize göre vücudumuz farklı tepkiler gösterebilecektir. Bu durum tüketim sıklığı ya da düzenli olarak tüketilme durumu gibi birçok faktöre bağlı olarak değişiklik gösterebilir.
Her gün 2 fincan Türk Kahvesi tüketmek, bazı kanser türlerinin risk oranını düşürmektedir. Türk Kahvesi içimiyle birlikte, enerji akışı başlar. Hele ki yemek sonrasında sindirime yardımcı olduğu da bilinmektedir. Bununla birlikte zihinsel gücünüzü de desteklediği bazı araştırmalarla ispatlanmıştır. Ancak yine de aşırı tüketilmemesi gerektiğini de unutmamalıyız.
Midede asit salgılanmasını artırması sebebiyle, ülser oluşma riski doğurmaktadır. Sağlık uzmanları, özellikle ülser hastalarına günde 1 fincan Türk Kahvesi miktarını aşmayın uyarısında bulunurlar. Fazla tüketimi ülser dışında gastrit ve reflü gibi rahatsızlıkları da tetiklemektedir. Sindirim sistemi verimli olarak çalışamaz hale gelince, midedeki asit oranı da artış gösterir. Ve böylece Gastrit daha da tetiklenir.
Sade olarak tüketildiği takdirde ve günlük belirli miktarların aşılmadığından eminsek, kilo aldırmayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Metabolizma hızlanınca kalp atışları da hızlanacaktır. Bu sayede yağ ve şeker yakımında da bir artış görülecektir. Bu sebeple kilo verdirmeye yardımcı olacağını söyleyebiliriz. Ancak tek başına yeterli olmayacağını da bilmeliyiz. Uzmanlardan alınan bir beslenme programı ile iyi bir egzersiz programını desteklemek dışında optimum bir etkisi olamaz.
Kahve müdavimi kadınlar için hamilelik döneminde kahve içilip içilemeyeceği bir tartışma konusu olmuştur. Normal şartlar altında 2 fincan kahvenin bebeğe bir zarar vermeyeceği düşünülür. Yine de en doğru cevabı doktorunuzdan alacağınızı unutmayın. Kafeinin bebeğe zarar vereceği düşüncesinin ise bilimsel bir yanı yoktur. Özet olarak hamileler türk kahvesi içebilir mi diye soranlara belirli miktarlarda kalmak şartıyla evet içebilir diyebiliriz.
Türk Kahvesi içtiğiniz zaman daha enerjik hissetmeniz kafein nedeniyledir. Sinir sistemini uyaran doğal bir maddedir. Bunun yanında adenozin reseptörlerinin de faaliyetini engeller. Bu özelliği ile bağ ağrısı gibi fiziksel ağrıların da azalmasına yardımcı olur.
Bu sorunun cevabı da yine kafeinle ilgilidir. Kahvede bol miktarda bulunduğunu artık öğrendik. Şunu da bilmeliyiz ki kafein uykusuzluğa sebebiyet verir. Kaç saat uyku kaçırır diye soracak olursak ilk etkiyi yarım saate kadar hissetmeye başlarsınız. Akabinde de yaklaşık 4 ila 5 saat boyunca bu etki devam eder.
Yapılan araştırmalara göre günlük 100 mg düzeyinde kafein alımı, yaklaşık olarak 100 kcal kalori yakımını sağlayabiliyor. Bu sebeple diyetistenler tarafından beslenme programlarına eklenmektedir.
Prof. Dr. Erdem Yeşilada’nın görüşüne göre: Kahve, dünyada en yaygın ve en çok kullanılan içeceklerden biri. Genel kanı taşıdığı çok sayıda bileşen içerisinde özellikle kafein ve türevlerinin yüksek tansiyon hastalarında tansiyonu yükselttiği yönündedir.
Limonlu kahve tüketimi ishale iyi gelen yöntemlerden biridir. Bir tatlı kaşığı miktarında kuru kahvenin üzerine birkaç damla limon damlatarak içilmesi halinde ishali keseceğini göreceksiniz. İshalle birlikte meydana gelen kusma hissiyatı da sonlanacaktır.
Aşırı tüketimi halinde vücutta fazla su tutulacağından şişkinliğe sebebiyet verir. Ancak regl döneminde kahve içilmesinin rengli sonlandıracağına dair bilimsel bir kanıt bulunmamaktadır.
Keyifli bir kahve içmek için https://isaoglukahve.com/turk-kahvesi bağlantısından sipariş verebilirsiniz. Pişman olmayacaksınız.